İnsanların öfkelerini yanlış yönetmelerinin yollarından biridir mağdur rolü oynamak; gerçeklerle yüzleşmekten, duyguları kabul etmektense olayları ve kişileri sürekli olarak yargılamak ve mağdur hissetmek.
İnsanların öfkelerini yanlış yönetmelerinin yollarından biridir mağdur rolü oynamak; gerçeklerle yüzleşmekten, duyguları kabul etmektense olayları ve kişileri sürekli olarak yargılamak ve mağdur hissetmek.
“Mağdur” kişilerin iç seslerine odaklanıldığında hep haksızlık teması ortaya çıkar. “Bu, benim başıma gelmemeliydi. Bunu hak etmedim ben.”.
Mağduriyet duygusunun tek sorumlusu ve temel kaynağı “Ben güçsüzüm!” inancıdır. Diğer inançlar bunun üstünü örter niteliktedir: “Bu hayatta ne istesem olmuyor.”, “İnsanlara güven olmaz.”, “Hayat çok zor.”. Güçsüz hissetme fikri insanların hoşuna gitmediği için de birini ya da bir şeyi, mağdur hissetmelerine sebebiyet verdiği için suçlama eğilimindedirler. Yani kendilerini, koşulların ve insanların davranışlarının mağduru ve bununla ilgili yapacak hiçbir şeyleri yokmuş gibi hissederler.
Mağdur rolünü edinen kişiler, öfkelerinden korktukları için öfkenin kendi içlerindeki varlığını reddeder, öfkeyi diğer insanlara yansıtır ve onlardan öfke ya da zarar beklerler. Bu beklenti ve öfkeye karşı yüksek duyarlılıkla, karşılarındakilerin yüz ifadelerini çarpıtır, onların kötücül niyetleri olduğunu düşünürler. Hüsran ya da stres karşısında deneyimleyecekleri öfkeyi, korkuya ve insanlara karşı güvensizliğe dönüştürürler. Çocukların düşünme biçimine ait olan dünyanın adil bir yer olması gerektiği temel varsayımını kullanırlar. Gerçek anlamda yardıma muhtaç oldukları erken çocukluk dönemindeki koşulları bugünkü olaylara ve ilişkilere yansıtma eğilimindedirler ve yetişkin olarak, bir çocuğa göre çok daha fazla güce sahip olduklarını fark edemezler.
Mağdur hissetmenin sarsıcı tarafı kişinin karşılaştığı olaylarla ilgili yapabileceklerini, kendi yetilerini baltalamasıdır. Bu mağdur duruşundan, pasiviteden sıyrılıp kendi kişisel gücüyle hareket eden ve zorluklarla baş eden biri olmak kolay değildir. Kişinin öncelikle, mağdur hissetmesine sebep olan yıkıcı düşüncelerini, iç seslerini, tespit edebilmesi ve öfkeyle baş edebilmek için daha yapıcı yaklaşımlar geliştirmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde hayatlarının belli bir alanında zorluk yaşadıklarında, kendilerini güçlü ve hayatın kontrolü ellerinde olarak deneyimleyebilir ve durumu iyileştirmek için kendilerine strateji belirleyebilirler.