Cinsiyet, en genel anlamıyla; bir bebeğin doğduğu anda, doktorun cinsel organına göre ‘kadın’ yada ‘erkek’ şeklinde isimlendirmesidir.
Cinsiyet, en genel anlamıyla; bir bebeğin doğduğu anda, doktorun cinsel organına göre ‘kadın’ yada ‘erkek’ şeklinde isimlendirmesidir. Bir çocuk ortalama 3 yaşında cinsel kimliğini fark eder ve algılar. Merak duygusunun egemen olduğu bu dönemde çocuk kendi bedensel özellikleri ve karşı cinsin bedensel özellikleri hakkında sürekli soru sorma dürtüsüne sahiptir. Bu dürtünün etkisiyle, kendi cinsi ve karşı cins arasındaki farklılıkları anlamlandırmaya çalışır. Ortalama 5 yaşlarında soru sorma dürtüsü azalır ve ergenlik dönemine kadar uykuya dalar.
Cinsel yönelim; kişinin hangi cinsiyete yönelik cinsel ve duygusal çekim duyduğu ile ilişkili bir kavramdır. Bir erkeğin erkeğe ilgi duyması veya bir kadının kadına aşık olması şeklinde olabilir. Birey kendisini ruhsal açıdan başka bir cinsiyete ait hissettiğinde transseksüellik olarak isimlendirilir. Fiziksel olarak erkek, duygusal\ ruhsal açıdan kadın hissetmek şeklinde yaşanabilir.
Cinsel kimlik ise; kişinin romantik ve cinsel çekim hissettiği kişilerle ilgili kendini nasıl tanımladığı şeklinde açıklanabilecek farklı bir kavramdır. ‘Gay’ ve ‘lezbiyenlik’ şeklinde toplumda isimlendirilir.
Erken çocukluk döneminde çocuklarla yapılan araştırmalar; karşı cinsiyet davranışı gösterme oranının kız çocuklarda erkek çocuklara göre daha fazla olduğunu ancak bu konuda kliniğe başvuranların daha çok erkek çocuklar olduğunu göstermektedir. Cinsiyet, toplumsal faktörlerin etkisinden sıyrılması en güç özelliklerdendir. Bununla da ilişkili olarak, trans bireylerin cinsel kimliği uzunca yıllar sapkınlık, hastalık olarak nitelendirilmiş ve dışlanmıştır.
Oysa ki, trans bireyler toplumun genelinden farklı olan duygularını ilk olarak çoğunlukla çocukluk yıllarında hissederler ve onlar için bu durumu anlamlandırmak oldukça güçtür. Biyolojik, psikolojik faktörlerin etkisinin olduğu transseksüellik hastalık olmadığı için tedavi edilmeyen, bulaşıcı olmayan veya zamanla sonlanmayan bir cinsel yönelimdir. Bu süreçte verilen psikolojik destek; genellikle ebeveynlere bilgilendirme içerikli olmaktadır. Aynı zamanda trans bireylere de toplumsal baskının yarattığı olumsuz duygularla baş edebilme amaçlı psikoterapi süreci uygulanabilmektedir.
Transseksüel çocuklarda en sık karşılaşılan psikopatoloji, anksiyete bozukluğu ve depresyondur. Dünyaya kız olarak gelip o şekilde hayatına devam ettiği için ‘normal’, kadınsı hissetmeyip erkeksi hissettiği için ‘anormal’ gibi birçok olumsuz sıfatla suçlanan bireylerin bu süreçte dışlanma ile mücadele etmeleri oldukça güç ve yıpratıcıdır.
Toplumumuzda transseksüellik ve eşcinselliğe yönelik bilgilendirici eğitimler ve dernekler gün geçtikçe artmaktadır. Transseksüel ve eşcinsel bireylerin baş etmek zorunda bırakıldıkları toplumsal stres faktörü azımsanamayacak düzeydedir. Eşcinsellik, insan cinselliğinin olağan çeşitliliğinin bir görünümüdür. Dışlanmak ve yadırganmak her bireyde öfke ve saldırgan duygular hissettirir. Cinsellik ve cinsel yönelim hakkında bilinçlenmek toplumdaki tüm bireylerin sorumluluğudur.
Mithra Psikolojinin Önerisi; ” Bu konuda dilerseniz ‘Benim Çocuğum’ isimli filmi izleyebilirsiniz. ”